NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
عُبَيْدُ
اللَّهِ بْنُ
عُمَرَ بْنِ مَيْسَرَةَ
حَدَّثَنَا
يَحْيَى بْنُ
سَعِيدٍ
قَالَ
حَدَّثَنِي
جَامِعُ بْنُ
مَطَرٍ حَدَّثَنِي
عَلْقَمَةُ
بْنُ وَائِلٍ
بِإِسْنَادِهِ
وَمَعْنَاهُ
Bize Ubeydullah Ömer b. Meysere
haber verdi, bize Yahya b. Said haber verdi, "Bana Cami b. Metar haber
verdi" dedi. Bana Alkame b. Vâil (önceki 4499. hadisi) aynı isnâd ve manâ
ile rivayet etti.
İzah:
Son rivayet, önceki
hadisin aynıdır. Üzerinde söz edilecek bir nokta mevcut değil.
4498 numaralı hadiste,
Fahri kâinat Efendimizin, kısasına hükmettiği katilin: "Ben onu öldürmek
istemedim" demesi üzerine, maktulün velisine: "Eğer o doğru
söylüyorsa ve sen onu öldürürsen cehenneme girersin" buyurduğunu
görmekteyiz. Burada sanki Efendimizin, birisini kasıt olmadan öldüren kişiye
kısas cezası verdiği görünümü ortaya çıkmaktadır. Ama bu mümkün değildir. Çünkü
Efendimizin şahitleri dinlemeden, delilleri tesbit etmeden birisini ölüme
mahkûm etmesi düşünülemez. Olayı şöyle değerlendirmek gerekir:
Zahiri deliller,
katilin maktulü teammüden öldürdüğüne delâlet ediyordu. Ama buna rağmen katil,
öldürmesinde kasıt olmadığını iddia ediyordu. Tabi Rasûlullah (s.a.v) mücerret
bir iddia ile değil, delillerin Kahiri ile hükmetti. Ama, katilin iddiası
karşısında da, maktulün velisine, tatili affetmesini tavsiye etti. İşte mesele
bundan ibarettir.
4498 numaralı hadiste
görüyoruz ki; Rasûlullah (s.a.v) maktulün ve-İsine af, diyet ve kısastan hangisini
tercih edeceğini sormuş, onun da cısası tercih etmesi üzerine katili ona teslim
etmiş ancak, onu affetmeîi halinde katilin hem kendi günâhı hem de arkadaşının
(öldürdüğü şahsın) günahı ile birlikte döneceğini yâni her iki günâhı
yükleneceğini haber vermiştir.
Katilin hem kendisinin
hem de karşı tarafın günahını yüklenmesi ilimler tarafından çeşitli şekillerde
açıklanmıştır. Şimdi bu konu ile ilgi-i görüşleri nakledelim:
Hattâbî şöyle der:
"Bunun manâsı; O
arkadaşını (öldürdüğü kişiyi) öldürmekteki günahını yüklenir. Günahı
arkadaşına izafe etti. Çünkü onun katle mahal olması yüzünden, günâhına sebep
olur. Bu; "Şüphesiz söze gönderilen Ra-sûlünüz mecnundur" (Şuarâ,
26,27) âyetine benzer. Aslında Resul, Allah'ın onlara gönderdiği Rasûlu olduğu
halde, onlara izafe edilmiş, sizin Rasûlünüz denilmiştir..."
Aynı konuda Sindi'nin
sözleri de şöyledir: "Bunun tevilinde şöyle denildi: Yâni katil, eski
günâhı ve birisini öldürmesi sebebiyle olan günâhına bürünmüş bir halde döner.
Günâhın arkadaşına (maktule) izafesi en alt seviyedeki mülâbesettir. Velinin
katili öldürmesi ise böyle değildir. Çünkü onu öldürmek katillikten alacağı
günâha keffaret olur."
Nevevi de şöyle
demektedir:
"Canını telef
ettiği için maktulün, kardeşinin acısını tattırdığı için de velînin günâhını
yüklenir. Rasûlullah (s.a.v) e sırf bu adam için bu hüküm vahyedilmiştir. Bu
sözün; senin onu affetmen hem senin hem de öldürülen kardeşinin günahının affına sebep olur. manâsına olması da muhtemeldir."